Bir zamanlar kumar oynayıp: “Kalbimi sana veriyorum belki bunu ayaklarının altında ezeceksin ama bunu yapmayacağını umaraktan teslim oluyorum sana.” dediğimiz o insana veda edelim mi?
yeni romanlar okuyup yeni insanlar tanayalım.. maalesef eskiye takıntılı insanlar olarak nasıl zorlanıyoruz sunu yaparken
tadını aldıktan sonra vazgeçemediklerimizden oluyor kendisi
o parka asla gidememiş o duaları ebeveynlerinden biri eksik diye edememiş olmak bile o kadar ağır ki
kocaman sarılıyorum, ruhunun derinliklerinden öpüyorum ♥️
ben daha çok💞
İçimdeki bazı şeyleri parçaladı sanırım eline sağlık💞😻😻
sende bir yerlere dokunması beni çok mutlu etti, diğer yazılarımda da görüşmek üzere 🤍
O poşeti karıştıran kizlardan biriyim bende. Bazen teyzem gonderirdi,bazen başka bir akrabam.
Onlar yenileri alıp eskilerden kurtulurken ben neden önemli günlerde yenilerini almak zorundayim diye düşünürdüm.
o kıza büyüdüğünde çok güzel bir kalbi olacağını söylemek isterdim.
o parkta oyun oynayan çocuklardan biriyim, benzer hikayeler, benzer evler. seni seviyorum🫶🏻👭
bende seni çok seviyorum. 🤍🫶🏻
Benden alınan çocukluğun diğerlerine paylaştırılması…”
Bu cümle geldi, içimde bir yere oturdu.
Çünkü bazen çocukken yaşamadıklarımız büyüyünce kelimelerle içimizden dökülüyor.
Sen yazmışsın. Ama aslında hepimizin içindeki o sessiz çocuğu konuşturmuşsun.
İkinci el kıyafetlerdeki başka evin deterjan kokusunu bile unutmamışsın ya…
İşte tam da bu yüzden bu yazı, bir yazı değil.
Bir hatırlayış. Bir vedalaşma. Bir kabul.
Bu kadar acının içinden, hâlâ gülümseyerek yazıyorsun.
Hem güçlü, hem yumuşak.
Hem “vedalaşalım” diyorsun, hem de “hala içimizdeki çocukla el sıkışalım”…
Bu arada, ben de tam bu hafta şu soruyla yazmaya başladım:
“Beni ben yapan ne?”
Ve oradan çıkan bir yazım oldu.
Adını Satır Arası Sorusu koydum.
Belki sen de okursun. Belki o çocuklar bir yerde karşılaşır.
📎 meliskitapkulubu.substack.com
– Satır Arası Notlar’dan sevgilerle
yeni romanlar okuyup yeni insanlar tanayalım.. maalesef eskiye takıntılı insanlar olarak nasıl zorlanıyoruz sunu yaparken
tadını aldıktan sonra vazgeçemediklerimizden oluyor kendisi
o parka asla gidememiş o duaları ebeveynlerinden biri eksik diye edememiş olmak bile o kadar ağır ki
kocaman sarılıyorum, ruhunun derinliklerinden öpüyorum ♥️
ben daha çok💞
İçimdeki bazı şeyleri parçaladı sanırım eline sağlık💞😻😻
sende bir yerlere dokunması beni çok mutlu etti, diğer yazılarımda da görüşmek üzere 🤍
O poşeti karıştıran kizlardan biriyim bende. Bazen teyzem gonderirdi,bazen başka bir akrabam.
Onlar yenileri alıp eskilerden kurtulurken ben neden önemli günlerde yenilerini almak zorundayim diye düşünürdüm.
o kıza büyüdüğünde çok güzel bir kalbi olacağını söylemek isterdim.
o parkta oyun oynayan çocuklardan biriyim, benzer hikayeler, benzer evler. seni seviyorum🫶🏻👭
bende seni çok seviyorum. 🤍🫶🏻
Benden alınan çocukluğun diğerlerine paylaştırılması…”
Bu cümle geldi, içimde bir yere oturdu.
Çünkü bazen çocukken yaşamadıklarımız büyüyünce kelimelerle içimizden dökülüyor.
Sen yazmışsın. Ama aslında hepimizin içindeki o sessiz çocuğu konuşturmuşsun.
İkinci el kıyafetlerdeki başka evin deterjan kokusunu bile unutmamışsın ya…
İşte tam da bu yüzden bu yazı, bir yazı değil.
Bir hatırlayış. Bir vedalaşma. Bir kabul.
Bu kadar acının içinden, hâlâ gülümseyerek yazıyorsun.
Hem güçlü, hem yumuşak.
Hem “vedalaşalım” diyorsun, hem de “hala içimizdeki çocukla el sıkışalım”…
Bu arada, ben de tam bu hafta şu soruyla yazmaya başladım:
“Beni ben yapan ne?”
Ve oradan çıkan bir yazım oldu.
Adını Satır Arası Sorusu koydum.
Belki sen de okursun. Belki o çocuklar bir yerde karşılaşır.
📎 meliskitapkulubu.substack.com
– Satır Arası Notlar’dan sevgilerle